1.BOLUM


 بسم الله الرحمن الرحيم            

   KELİME VE ISTILAH MANALARI BAKIMINDAN ZİKİR 
 
   Zikir; lügatte anmak, hatırlamak, düşünmek, adı geçmek, hatırdan çıkarmamak, hatırlayıp icra etmek, mânâlarına gelmektedir. Istılahta ise; insanı Cenâb-ı Hakk’ın kudret ve azametini düşünmeye, düşündürmeye sevk etmek mânâlarını taşıdığı gibi, birçok yerde Kur’ân-ı Kerim, namaz, oruç, hatta peygamberler anlamına da gelir. En yaygın olarak zikir, tekbir, tehlil, tesbih, salavât ve vird gibi, dil ile Hakkı anmak olarak hususî mânâda kullanılmaktadır. 

   Bütün bu mânâlar tahlil edildiğinde, zikirde iki türlü mânânın ağırlık kazandığı görülür: 

  ▪1 - Unutulan şeyi hatırlamak, 
  ▪2 - Unutmamak için sürekli akılda tutmak. 

   Zikirde ulaşılmak istenilen birinci mânâ olup, ikincisi yardımcı unsurdur. Unutulmuş olup da hatırlanmak istenen nedir? 
 
Sayfa ▪ 24. ▪  Kelime ve ıstılah Mânâları Bakımından Ziki

    Cenâb-ı Hakk ile kullar arasında, ruhlar yaratıldıkları zaman, Elest Meclisi’nde bir ahidleşme olmuştu. Bir misak gerçekleşmişti. Bu ahidleşme Kur’ân-ı Kerim’de şöyle anlatılır:

وإذ أخذ ربك من بنى ادم من ظهورهم ذريتهم واشهدهم على أنفسهم الست بربكم قال بلى شهدنا أن تقولوا يومالقيمة إنا كنا عن هذا غافلون(١٧٣)

   “Kıyâmet Günü’nde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabb’in Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?’ (Onlar da), “Evet (buna) şâhit olduk’ dediler. ’ 1

   Ruh, dünya sahnesine geldiğinde, beden içerisine hapselup birçok perde ile perdelenince; insan, ruhunun ilk hâlini hatırlamaz olmuştur. Zikir, insana ruhunun misaktaki ahvalini hatırlama yolunu açar. Kur’ân-ı Kerim, misakta verilen söze ters düşmeyi, ahdi bozmak olarak ifade etmektedir:

اللذين ينقضون اهدالله من بعد ميساقه. ..أولئك هم الخاسرون  (٢٧)

   “Onlar öyle (fâsıklar) ki, Allah’ a kesin söz verdikten sonra söz" lerinden dönerler... İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır.” 2

Bu yüzden insanlık, çeşitli vesilelerle Elest’i, yani asıl benliklerini hatırlamaya, gerçeği zikir yoluyla kavramaya davet edilir:

ولقد علمتم النشأة ألآلى فلو لأ تذكرون(٦٢)

“And olsun, ilk yaratılışı bildiniz. O hâlde hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?” 3
__________________________
▪1A’raf: 7/l72 /▪2 Bakara: 2/27 /▪3 Vâkıa: 56/62

Sayfa ▪ 25. ▪  Kelime ve ıstılah Mânâları Bakımından Zikir 

وذكرفان الذكرى تنفع المومنين  (٥٥)

   “Sen yine de hatırlat öğüt ver. Çunku hatırlatma mü’minlere l'ııyda verir.“4"

   Zikirden gâye olan hatırlama gerçekleşince, insan aslî varlığı ile bütünleşir. Artık Allah ile kul arasındaki perdeler kalkmıştır. Bütün ibâdetlerin özü olan zikrin meyvelerinin olgunlaştığını ifade eden bu noktada insan, tüm mâsiva engelini aşmış, hatta cümle mahlükata hükmeder duruma gelmiştir. İmam Ca’fer es-Sâdık Hazretleri, “Yıldırım, Allah Azze ve Celle’yi zikredene isâbet etmez”5" sözüyle bunu ifade etmiştir.
____________________________
▪4 - Zâriyat: 51/55 /▪5 - Usül-i Kâfî, c. 2, s. 798 

Sayfa ▪ 27  ▪  Kelime ve ıstılah Mânâları Bakımından Zikir 

    ZİKRİN ÖZEL VE TASAVVUFİ MÂNÂSI 
 
   Zikrin tasavufî mânâsını açıklamadan önce tasavvufun mânâsını aktaralım: 

   Tasavvuf, insanın gönül yoluyla Allah’a gitmesidir. Halk içinde Hakk’la beraber olmasıdır. İnsanın asıl gayesi de budur. Bu hâle insan ubüdiyetle, ibâdetle vâsıl olur. Tasavvuf, İslam’ın yaşanılır tarzıdır. İslam’ın yaşanılır hâl boyutudur. Resülullah’ın (s.a.a.), sahabesinin ve özellikle de Ehl-i Beyt’inin hâlidir. 

   İslam dünyasında, tasavvufu hayatına en güzel tarzda geçiren millet de, Türk milletidir. Sahabe içerisinde de bu hayatı en mükemmel şekilde yaşayan Ehl-i Beyt’tir. Bir mânâda Ehl-i Beyt’in hâli, kulluğun doruk noktada yaşanmasıdır. Kulluktan murad, ideolojik saplantılar ve nefsî-siyasî analizlerden dini tamamen uzaklaştırıp, ibâdetle ve kalbî boyutta Allah’a vâsıl olmaktır. Yani kulun kalp kulvarında Allah’a yürümesidir. 

   Ehl-i Beyt’in tamamı, başta Peygamber Efendimiz (a.ş.) olmak üzere, Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin Efendilerimiz 

Sayfa ▪ 28. ▪  Kelime ve ıstılah Mânâları Bakımından Zikir 

   (Allah hepsinden râzı olsun), onların arkasından gelen imamlar -ki, bunların tamamına On iki İmam denirbu yolda fevkalade nitelikte bir kulluk örneği oluşturmuşlar; zevk-i mânevî ile, o kalp kulvarından Allah’a yürümüşlerdir. Kendi dönem ve devirlerinde insanlar onları, “Allah’ın sevip seçtiği insanlar” olarak tanımışlardır.

   Türklerin Müslüman oluşuna baktığımız zaman; tamamen bu kadronun, Ehl-i Beyt ve evlatlarının onları etkilediğini, bu metodla, bu tarzla İslam’ı yaşadıklarını, etraflarına, komşularına, dostlarına da bu şekilde tebliğ ve tebşir ettiklerini görürüz.

   Özetle tasavvuf, Hz. Peygamber’in ve Ehl-i Beyt’inin yaşadığı gibi İslamiyet’i yaşamaktır. Peygamberin sünnetidir. Sünnet de dinimizin temel direğidir.

  Zikrin tasavvufî mânâsına gelince; zikir kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 71 sürede, 256 âyette, 278 kez geçmektedir ki, bu âyetlerden bazıları şunlardır:

واذكر اسم ربك وتبتل اليه تبتيلا  (٨)

   “Rabb’inin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.”7"

وذكر ربك فى نفسك تضرعا و حيفة ودونالجهرمن اقول بالدولة واللاصال ولا تكن من الغفلين  (٢١٥)

   “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabb’ini an. Gâfıllerden olma.” 8

الذين آمنوا وتطمن قلوبهم بذكرالله إلا بذكرالله تطمئن القلوب  (٢٨) 

_____________________
▪6 M. Fuad Abdulbaki; el-Mucemu’l-Mufehres li-Elfâzı’l-Kur’ani’l-Kerim, İst/▪ 7 Müzemmil: 73/8 /▪8 A’raf: 7/205

Sayfa ▪ 29  ▪  Kelime ve ıstılah Mânâları Bakımından Zikir 

   “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükünete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”9"

فإذا قضيتم الصلاةفاذكر والله قياما وقعوذا وعلى جذوبكم فإذا اطماننتم فاقيموالصلاة أن الصلاة كانت على المومنين كتابا موقوتا  (١٠٣)

   “Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz mü’minler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”10"

ياايهاالذين آمنوا اذكروا الله ذكرا كثيرا (٤١) 

“Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin.”11

فذكر إنى أذكركم واشكروالى ولأ تكفون (١٥٢)

“Öyle ise SİZ Beni (ibâdetle) anın ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın Bana nankörlük etmeyin!”12

Bazılarını aktardığımız bu açık delillerden sonra, bütün ibâdetlerin özü olan zikrullahı inkâr etmek, kul için zikrullahın bir vecibe olduğundan şüpheye düşmek, iz’an Ve akıl sahibi mü’minler için mümkün değildir.

   Şöyle bir düşünce de çok yanlıştır ve tehlikelidir: “Zikretmekten maksat; namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, Kur’ân-ı Kerim’i okumaktır. Bunların dışında özel şekilde, belirli zamanlarda, belirli İlâhî esma ve virdleri, belirli sayılarda tekrarlamak şeklindeki zikir yapma uygulaması bid’attir.”
________________________

▪9 -Ra’d: 13/28 /▪10 - Nisâ: 4/103
/▪11 - Ahzab: 33/41 /▪12 Bakara: 2/152 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol