18.BOLUM

Sayfa ▪ 816 ▪ Zikrullah ile ilgili Bid'atlar 

   FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR 

   İbâdet ve taatle arzulanan gayeye şüphesiz ki, ferdî gayret ve çaba ile erişilir.  

   Fakat kemâl mertebesine varmamış veya bidâyetteki sâlik için bazı yardımcı unsurlara ihtiyaç vardır. İlâhî okumak, devran dönmek, sema yapmak İlâhî muhabbeti ve rühî vecdi artırdığından, ferdin zikir meclislerine devam ederek bu yardımcı faktörlerden yararlanması lazımdır.

    Üzerine gerekli olan virdleri hergün kendi başına tamamladıktan sonra, fırsat buldukça cemaate gitmesi, ferdî menfaat açısından önemli olduğu kadar İslam’ın cemaatçilik esprisi için de önemlidir.

   Dikkat edilirse İslam’ın cemaat hâlinde icra edilmesi pekçok sosyal ve psikolojik hikmet ihtiva etmektedir.

   Cemaatle kılınan namaz ferdî kılınan namaza göre ise yirmi yedi derece üstün olması ki, bu konuda

   Peygamberimiz buyuruyor ki: 

 عن ابن عمر رضي الله عنهما أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال صلاةحم ماعة افضل مناصلاةالفذ بسبعة وعشرين درجة  
 
Sayfa ▪  820  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   ibn Ömer (r.a.) rivâyet etmiştir 

   İbn kılınan cemaatle namazın sevâbı, tek başına kılınan namazdan
yirmiyedi derece üstündür”1249" cemaat hâlinde olmanın ferd hâlinde olmaktan daha hayırlı olduğunu  if'ade eden hadisi Şerifler mevcuttur: 

    Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu: 
اثنان خير من واحد و ثلاثة خير من اسنتين وأربعة خير من ثلاثة فعليكم بلجماعة فانالله لن يجمع امتى إلا على هودا   
   “İki birden hayırlıdır, üç ikiden, dört ise üçten hayırlıdır. Artık sık cemaat üzere olunuz. Çünkü Allah Teâlâ, ümmetimi ancak hidâyet üzere toplamıştır. ”1250" 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 
فى جمعة رحمة و فى الفرقة عذاب
   “Cemaat, topluluk hâlinde rahmet; fırkat, ihtilâf hâlinde de azap vardır.”1251" 

    Cuma namazının Müslümanların haftalık istişare ve durum değerlendirmesine vesile olmak gibi bir mânâ taşıması, kurbanın, zekâtın, haccın sosyal yardımlaşma ve dayanışma hususunda rükünler ihtiva etmesi, İslam’ın fert ve toplum dengesini nasıl en ideal mânâda gerçekleştirdiğini göstermektedir. 
_____________________________
▪1249 Mâlik, salâtul-cemâat no. 2, s. 129; Şâfiî, Sünen s. 21; Ahmed, II, 473, 486; Müslim, Mesâcid no. 245, s. 449; T irmizî, no. 216; Nesâî, lmâmet 42/2, II, 103; İbnul-Cârüd, s. 153; İbn Hibbân, no. 2051 ve Beyhakî, III, 60; Mâlik b. Enes aniz-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahric ettiler /▪1250 Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis-ı Şerif Tercüme ve İzahı; Suyütî, Câmiu’ s-Sagir; Ahmet ibn Hanbel, Müsned ./▪1251 Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis-ı Şerif Tercümesi ve İzahı; İmam Menâvî, elKünüzü’ lHakâyik; Deylemî 

Sayfa ▪  821  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   Şeytan inanları Allah yolundan, Allah’ı anmaktan alıkoymak ister. Bu yolda hile vedesiselerinden biri de inananların aralarındaki bağı kopartmaktır, böylece yalnız kaldıklarında onları daha kolay kandıracaktır. 
إنما يريد الشيطان أن يوقع بينكم العداوة والبغضاء فى الخمر والميسر وسصدكم عن ذكرالله وان الصلوة فهل أنتم منتهون (٩١) 
    “Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?”1252" 
 معاذ رفعه إن الشيطان ذءب الإنسان كذءب الغنم ياخذ الشاة القاصية والناحية فإياكم والشعاب و عليكم بالجماعة والعامة والمسجد    
   Muâz’dan (radiyallahu anh); 

   Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

   “Şeytan insanın kurdudur; tıpkı koyunun kurdu olduğu gibi, Sürüden ayrılıp ve bir kenara çekilen koyunu kapar. Sakın gruplara bölünmeyin. Topluluktan, tüm halktan ve mescidden ayrılmayın! ”1253" 

   Bunlar gibi nedenlerle cemaatle birarada olmak övülmüş, cemaatten ayrılmak ise yerilmiştir. 
آبو ذر رفعه من فارق الجماعة شبرا فقد خلع ربقة الإسلام من عنقه  
   Ebü Zer’den (radiyallahu anh); . 
________________________
▪1252 Mâide: 5/91 
▪1253 Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’de. Ahmed, V, 232-3; Revh an Saîd b. e. Arübe an Katâde ani’l-Alâ b. Ziyâd an Muâz senedi ile tahric etti 
 
Sayfa ▪  822  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

    “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

    Kim İslam cemaatinden bir karış ayrılırsa, İslam’ın kulpunu dibinden koparmış olur.”1254" 

   İşte bu noktada, Allah’ı zikreden, samimi, ihlâslı, daima Allah’ı hatırlatan ve O’nu anmaya teşvik eden dosta ihtiyaç ortaya çıkar. Allah’ın elçisi olduğu hâlde Hz. Müsâ dahi beraber zikredeceği kardeşi, dostu olan Hz. Hârun için, “Onunla arkamı kuvvetlendir” şeklinde Allah’a yakarmıştır.
[واجعل لى وزيرا من أهلى[ ٢٩ 
    “Ve bana ailemden bir vezir kıl. 
                         هرون اخى٢٠ 
   Kardeşim Hârun’u. 
  اشدد به أزرى ٣١
   Onunla arkamı kuvvetlendir. 
واشركه فى امرى ٣٢
Ve onu işimde ortak kıl.
كى نسبكة كثيرا ٣٣
Tâ ki, seni çokça tesbih edelim. 
ونذكرك كثيرا ٣٤
Ve seni çokça zikireyleyelim.”1255" 
__________________________
▪1254 Ebü Dâvud, no. 4758; Ah. b. Yünus an Züheyr an Ebî Bekr b. Ayyâş ve Mendel an Mutam'fan Ebî Celım an Hâlid b. Vehbân an Ebî Zerr senedi ile tahric etti 
▪1255 Tâhâ: 20 29,30,31,32,33,34 

Sayfa ▪  823  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   Birçok hadis-i şerifte hem cemaat hâlinde iken, hem de ferdîhâlde yalnız iken Allah’ı zikretmenin gerekliliği bildirilir. Ayrıca bu hadis-i şeriüerde Peygamber Efendimiz (s.a.a.) hem ferdî, hem de cemaat hâlinde zikretmeye teşvik etmiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır: 
وعنه رفعه من قعد مقعدا أم يذكر الله فيه كانت عليه من الله ترة ومن اضطجع مضجعا لايذكر الله فيه كانت عليه من الله ترة وما مشى أحد ممشى لايذكرالله فيه إلا كانت عليه من الله ترة 
    Ebü Hureyre’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

   “Kim bir mecliste Allah’ı zikretmeden oturup kalkarsa Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lutfüna nâil olamamıştır. Kim yattığı yerde Allah’ı zikretmezse Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lutfuna nâil olamamıştır. Kim yürüdüğü bir yerde Allah’ı anmazsa Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lutfuna nâil olamamıştır.”1256" 
وعنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم سبعة يظلهم الله فى ظله يوم لا ظل إلا ظله أمام عادل وشاب نشأ فى عبادةالله تعالى ورجل قلبه معلق بالمساجد ورجلان تحابا فى الله اجتمعا عليه تفرقا عليه ورجل دعته امرأة ذات منصب وجمال فقال انى أخاف الله ورجل تصدق بصدقة فاخفاها حتى لأ تعلم شماله مآ تنفق يمينه ورجل ذكرالله خاليا ففاضت عيناه 
   Ebü Hureyre (r.a) rivâyet etmiştir: 

  “Yedi bölük insan vardır ki, Allah onları hiçbir gölgenin bulun
_______________________
▪1256 Ebü Dâvud, 4856-5059 ve Tirmizî, 3380; Sâlih mevla’t-Tev’eme ve Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Sayfa ▪  824  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   DUA VE ZİKİR 

madığı günde, Arş’ın gölgesinde gölgelendirir. O yedi bölük şunlardır: Adil devlet başkanı, Allah’a ibâdet ederek büyüyen genç, kalbi mescidlere bağlı kimse, Allah için sevişen ve bu sevgi ile buluşup ayrılan iki kişi, güzel bir kadın tarafından çağrıldığı hâlde, “Ben Allah’tan korkarım’ diyerek bu teklifi reddeden kimse, sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar verdiği sadakayı gizli tutan kimse ve, tenha yerde Allah’ı zikrederek gözleri yaşla dolan kimse.”1257" 
وان أبو هريرة رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال يقولو لله تعالى انا عندظن عبدى بى وانا معه إذا ذكرنى فإن ذكرنى فى نفسه ذكرته فى نفسى وان ذكرنى فى ملأ ذكرته فى ملأ خير منهم 
   Ebü Hureyre’den (radiyallahu anh); 

   “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

   Allah Teâla şöyle buyuruyor: Ben kulumun zannı üzereyim. Beni andığı zaman, onunla beraberim. Eğer Beni kendi nefsinde (kendi kendine) anarsa, Ben de onu kendi nefsimde anarım. Eğer Beni bir topluluğun içinde zikrederse, Ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluğun içinde anarım. Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim.”1258" 

   Peygamberimiz buyuruyor ki: 
وان ابن عمر رضي الله عنهما عن النبى صلى الله عليه وسلم قال اجعلوا من صلاتكم فى بيوتكم ولأ تتخذو ها قبورا  
   İbn-i Ömer (r.a) rivâyet etmiştir: 
________________________
▪1257 Nevevi, Riyâzü’s-Sâlihîn, Buharî ve Müslim’den 
▪1258 Buhârî, Tevhîd 50, VIII, 212; Müslim, Zikr 2, s. 2061 ve Tirmizî, 3603; Enes b. Mâlik, Ebü Sâlih ve Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler 
 
Sayfa ▪  825  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

    Namazlarınızdan bazılarını evinizde kılınız; evinizi (içinde namaz kılınmayan) kabir hâiine getirmeyiniz.”1259"   
وعن أبو هريرة رضي الله عنه عن رسول الله
 صلى الله عليه وسلم قال لأ تجعل
بيوتكم مقابر انالشيطان ينفر من البيت الذى تقر ا فيه سورة البقرة
 
    Ebü Hureyre’den (radiyallahu anh); 

   “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

   Evlerinizi kabirlere çevirmeyin; Şeytan, içinde Bakara Süresi okunan evden kaçar.”1260“ 
آبو موسى رفعه مثل البيت الذى يذكر الله فيه والبيت الذى لايذكرالله فيه مثل الحى والميت 
   Ebü Müsâ’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

   İçinde Allah’ın anıldığı ev ile, içinde Allah,ın anılma dığı ev diri ile ölünün misali gibidir.”1261" 

   Peygamberimiz buyuruyor ki: 
وعن ابى هريرة رضالله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم مآ من قوم يقومون من مجلس لأ يذكرون الله تعالى فيه إلا قاموا عن مثل جيفة حمار وكان لهم حسرة 
___________________________
▪1259 Buhârî, Salât 52, I, 112; Müslim, Müsâiirîn 208, s. 538; Ebü Dâvud, no. 1043; Tirmizî, no. 451 ve İbn Mâce, no. 1377; Ubeydullah b. Ömer an Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Nesâî, Kıyâmu’l-leyl 1, III, 197; Cüveyriye ani’l-Velîd b. e. Hişâm an Nâfi’ an İbn Ömer tarikiyle tahric ettiler 
▪1260 Müslim, Müsâfirîn 212, s. 539 ve Tirmizî, 2877; Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler 
▪1261 Müslim, Müsâfirîn 212, s. 539 ve Tirmizî, 2877; Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahric ettiler 
 
Sayfa ▪  826  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   Ebü Hureyre (ra) rivâyet etmiştir: 

   “Allah’ı anmadan bir meclisten ayrılan bir kavim, merkep leşi yanından ayrılmış gibidir. Meclis onlar için pişmanlık sebebi olur.”1262"  
أبى المغراء الخصاف رفعه قال قال اميرالمومنين من ذكر الله عذ و جل فى السر فقد ذكر الله كثيرا إن المنافقين كانوا يذكرون الله علانية ولا يذكرونه فى السر فقال الله عذ و جل يراون النس ولا يذكرون الله إلا قليلا  
   Ebü’l Meğra el-Hassaf, merfü olarak rivâyet eder; “Emîrü’l-Mü’minîn Ali b. Ebü Tâlib (aleyhisselâm) şöyle buyurdu: 

Kim Allah Azze ve Celle’yi sırrında (kimsenin olmadığı yerde, ferdî olarak) zikrederse, O’nu çok zikretmiş olur. Münafıklar Allah’ı açıktan zikrederlerdi ama gizlice zikretmezlerdi. Bu yüzden Allah Azze Celle; 
إن المنافقين يخادعون ألله وهو خادعهم وإذا قاموا إلى الصلاة قامو ا كسالى يراون النس ولا يذكرون الله إلا قليلا ( ١٤٢
   “ Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki, Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, 

Allah’ı da pek az hatıra getirirler (pek az zikrederken"1263" âyetini 
indirdi”1264 "
___________________________
▪1262 Nevevi, Riyâzü’s-Sâlihîn, Ebu Dâvud’dan
▪1263 Nisa: 4/ 142 
▪1264 Ebü Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usül-i Kâiî, c.2, s.799. an Ahmed b. Muhammed b. Hâlid an İsmail b. Mihran an Seyfi b. Amire an Süleyman b. Amr an ebu’l Meğra el-Hassaf senedi ile tahric etti 
 
Sayfa ▪  827  ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR  

   ابن فضل رفعه قال الله عذ و جل لعيسى اذكرنى في نفسك أذكرك فى نفسى وذكرنى في ملءك أذكرك فى ملأ خير من ملى الأدميين يا عيسى الن لى كلبك و اكثر ذكرى فى الخلوات وأعلم أن سرورى أن تبصبص إلى وكن فى ذلك حءا ولأ تكن ميتا  
    İbn-i F addal, merfü olarak rivâyet eder: 

   “Allah Azze Celle, İsâ’ya (aleyhisselâm) şöyle vahyetti: 

   Ey İsâ! Beni içinde zikret, Bende seni içimde zikredeyim. Beni topluluğunda zikret, Ben de seni Ademoğullarından daha hayırlı bir toplulukta zikredeyim. 

   Ey İsâ! Kalbini Benim için yumuşat ve yalnızken Beni çokça zikret. Bil ki, Bana yalvarılmasından hoşlanırım. Bu hususta diri ol, ölü olma!”1265" 

   Ebü Bâsir rivâyet eder: “Ebü Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm) buyurdu: Bizim şiamız yalnız kaldıklarında Allah’ı çokça zikreden kimselerdir.”1266" 
________________________
▪1265 Ebü Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usül-i Kâfî, c.2, 8.800. an Ahmed b. Muhammed b. Hâlid an ibn. Faddal senedi ile tahric etti/▪1266 Ebü Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usül-i Kâfî, c.2, s.798 
 
Sayfa ▪ 829▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR

   ZİKRULLAHIN FERTVE TOPLUM HAYATINA ETKİSİ 

   Bütün doktrinler, sistemler şüphesiz insan içindir. insanı gündemine almayan bir doktrin olamaz. 

   Teoride durum böyle iken, doktrinler sistemlere dönüşüp, uygulamaya konulunca, insan için yola çıkanlar, birdenbire kendilerini 
insanın dışında, eşyanın maddî soğukluğunun hâkim olduğu insansız bir ortamda buluyor. 

   Esasen böyle bir sonuç kaçınılmazdır. Çünkü kendini insana adadığını sanan beşerî doktrinler, insanı, hareket hâlinde olan bir eşyadan başka bir şekilde idrak edememiştir. Böyle olunca, eşyaya hâkim olma vasfı bulunan insan, bütün insanı değerlerinden ferâgat 
ettirilerek eşyanın mahkümu hâline dönüşüyor. 

   İslam, insanı, fert, cemiyet ve kâinatın sahibi olan Allah’a ulaştırmakla bir taraftan onu sonsuzlaştırırken, diğer taraftan eşyayı onun önünde oyuncaklaştırır. Fakat bu oluş öyle söylendiği gibi 
kolay gerçekleşmez. 
 
Sayfa ▪  830. ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR

   İnsan, bedenin ve maddî çevresinin tahakkümünden kurtulmak, nefha-i İlâhî olan rühunu hürriyetine kavuşturmak için belki de ömür boyu sürecek olan bir perhize uymak zorundadır. 

   Şekilde insan gibi görünsede, gerçekte ancak bu perhiz sayesinde imar olur insan. 

   İbâdetlerden asıl gaye Allah’a vuslat etmek, O’na kul olmaktır. Namaz kılarken, oruç tutarken, hacca giderken, zekât verirken, Allah’ı zikrederken maksadı kulluk etmek olan inananda devamlı Allah’ı hatırlama hâli oluşur. Buna büyükler, “Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda dâim zikir hâli” derler. “Arif-i billah” dediğimiz zevâtın bu hususta beyanı dâim zikirdir. Yani kul dâima zikir hâlini yaşar. 

   Şimdi bu insanı sosyal hayata indirgersek, “Allah’ı unutmayan, Allah ile her zaman beraber olan” demek, “Allah’ın koyduğu sınırlarına yaklaşmayan” demektir. “O’nun emrettiği herşeyi yerine getiren insan” demektir. O zaman bu insan sosyal hayatta o kadar mükemmel olur. 

   İslam’daki asıl maksat, mükemmel bir mü’min, mükemmel bir Müslüman, kâmil mânâda bir kul yetiştirmektir. Bu Müslümanın vazifeleri ve sıfatları vardır. Kur’ân’ın bütünlüğü içerisinde bunu yaşamanın adına “Müslümanın kemâli” deniyor. İslam’ın hedefi Müslümanın bunu yaşamasıdır. O mükemmel insanın elinde mükemmel siyaset olur, mükemmel sanat, mükemmel ziraat, mükemmel ticaret olur. O insanın olmadığı yerde,kurallar ve kaideler ne olursa olsun-iyilik ve güzellik adına hiçbir şey olmaz. 

   Demokratik sistemler, görünüşte çok güzeldirler... Ama bu İslam’ın dışı olarak da kullanılabilir, içi olarak da. 

    Sistemler İslam’da gaye değildir. Hatta helal ve haram sınırları konulduğunda komünizmde de İslam yaşanır. Yani İslam bir sistem vaad etmemiştir. İslam bir rejim değildir, dindir. 
 
Sayfa ▪  831. ▪FERDİ VE CEMAAT HALİNDE ZİKİR

   Rejimler, sistemler ideolojiktir. Yani aklın mahsulleridir. Saltanat ideolojiktir. Demokratik anlayış ideolojiktir. İnsanların ortaya koyduğu şeylerdir. Ama biz bunların tamamında helal ve haram sınırında dinimizi yaşayabiliriz. Bu tıpkı meyvesi acı olan bir ağacı ehilleştirmeye benzer. Ağaca güzel bir aşı yapılır, ağaç ehilleşir meyvesinden yenir. 

   O hâlde bu sistemleri ele alıp mütalaa, müzakere etmek yerine, o sistemlerde icra-i faaliyette bulunan ferdi eğitip yetiştirmek lazım. Müslümanın nasıl olacağını, Müslümanın vasıflarını, şartlarını ortaya koymamız lazım. Zaten sosyal hayatta Cenâb-ı Hakk’ın “yapınız” dediklerini yapsak, “yapmayın” dediklerinden kaçınsak, o memleket Allah’ın izniyle güllük-gülüstanlık olur. O Müslümanın olmadığı yerde - adı ne olursa olsun- Cehennem’dir. 

   O Müslüman, adam öldürebilir mi? İki insanın arasını açabilir mi? Buğzedebilir mi? Dedikodu yapabilir mi? Yalan konuşabilir mi? İnsanları aldatabilir mi? Bilakis o insan doğruluk, dürüstlük timsali, örnek bir kişi olur. İnsanların arasını bularak, insanlardan bir topluluk meydana getirir ki; o topluluk da güllük-gülüstanlık olur. O insanların bulunduğu toplulukta, karıncalar bile emniyettedir. Sadece insanların değil, hayvanların bile hukukuna uyulur. Özetle, Allah’ı zikir için yapılan ibâdet, hem insanın nefıs dünyasındaki huzuru ve saadeti, hem de toplum hayatındaki, adaleti temin eden yüce bir unsurdur. 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol